Anne karnındaki
bebeğin, 20. Haftada annesinin sesini duymaya başladığını biliyor
muydunuz?…İşitme duyusu, anne karnında gelişen ve işlevsellik kazanan ilk
duyulardandır. Bu nedenle anne adaylarına bebeğiyle konuşma, müzik dinleme,
sesli güzel hikayeler okuma yönünde tavsiyeler verilir. Doğduğunda bebek
annesinin sesini ayırt ederek sakinleşir.
Doğumdan hemen sonra
işitme başlasa da konuşma için daha zamana ihtiyaç vardır. Ses yani hava
titreşimleri dış kulak tarafından alınır ve orta kulakta kulak zarını
titreştirir. Orta kulakta ki küçük kemikler aracılığıyla yarım daire
kanallarındaki sıvıya iletilir ve koklea uyarılır. Son olarak ses, koklear
sinir tarafından beyin sapı yoluyla kortekse taşınarak elektriksel dürtü haline
ulaşır. Sağlıklı gelişen işitme sistemi bu şekilde çalışır.
Agulama ile ses
çıkarmaya başlayan bebeğin, konuşmaya başlaması için harfleri doğru ağız
hareketleri ile ardı sıra tekrar edebilmesi gerekir. Dil, dudak ve yanak
kaslarının koordineli çalışması sonucu sesler oluşur ve konuşma meydana gelir.
Ağız çevresi kasların gelişmesi ve vücut farkındalığı ile beden kontrolünün
sağlanması sonucu kelimeler konuşmaya dönüşür.
DUYUSAL
BÜTÜNLEŞME VE KONUŞMA
Duyusal ve aktif kas
hareketlerinin deneyimi konuşma gelişiminin temelidir. Bu konuda zorlanan pek
çok çocukta denge, vücut farkındalığı ve dokunma duyusu ile ilgili duyusal
işlemleme problemlerine sıkça rastlanıyor. Çünkü konuşma öncesi çocuk vücudunun
uzaydaki yerini bilmeli ve kendi isteği ile hareket ettirebilmeli. Ayrıca sesin
ayrımına varmalı, doğru sesi çıkarmak için dil, dudak ve yanak kaslarını
koordineli kullanabilmelidir.
Beynin temporal lob
denilen bölümü beden farkındalığı, işitme, konuşma, lisan ve hafızadan
sorumludur. Konuşma ve beden farkındalığı arasındaki bağlantının en önemli
sebebi beyinde aynı bölgede işlemlenmesidir.
İç kulakta bulunan
denge ve işitme merkezinin bir arada uyumlu çalışması işitme ve lisan
becerilerinin temelini oluşturur.
İŞİTME
DUYUSU İLE İLGİLİ İŞLEMLEME ZORLUKLARININ BELİRTİLERİ
DUYUSAL
İŞLEMLEMEYE BAĞLI PROBLEMLER
İşitme duyusu ile
ilgili işlemleme sorunlarının belirtileri ile dil-konuşma bozukluklarının
belirtileri birbirine çok benzer. Bu nedenle çocukta kekemelik, artikülasyon
bozukluğu, sorulara cevap vermeme gibi dil- konuşma bozukluğunu düşündüren
bulgular görüldüğünde hem duyusal hem de dil-konuşma değerlendirmesi yapılması
gerekir. İki farklı uzmanlık alanını içeren bu detaylı değerlendirme sonucu
sorun net tespit edilir ve tedavi ona göre şekillendirilir.
Nörolojik kökenli olan
ya da olmayan tüm dil-konuşma bozukluklarında duyu bütünleme terapisinin
etkinliğini kanıtlayan pek çok araştırma mevcuttur.
İşitsel ayırt etme
problemi yaşayan bir çocuk konuşma ve öğrenme
problemleri yaşayabilir. Çünkü sesin yönünü (uzak, yakın), dozunu (yüksek,
düşük) ve ayrıntısını (kızgın, sakin) anlayamadığı için sesinin tonunu
ayarlayamaz, doğru yerde vurgulama yapamaz, dikkatini söylenene veremez. Hem
alıcı dil hem de ifade edici dil becerilerine olumsuz yansıyabilir.
Ağız
içi farkındalık (proprioseptif) duyusu sayesinde kelimeleri doğru
şekilde telaffuz ederiz ve akıcı konuşabiliriz. Bu duyudaki ayırt etme
sorunları dil-konuşma problemlerine sebep olabilir.
Denge duyusu (vestibüler) ve beden farkındalığı (proprioseptif) zayıf olan bir çocuk, konuşmada zorluklar yaşayabilir. Konuşmak için vücudunu
doğru pozisyonlama, doğru dil, dudak ve ağız hareketleri ile motor planlama becerilerine
sahip olmak gerekir.
Duygusal travmalar
dışında beden farkındalığı duyusu gecikmiş ya da zayıf olan
çocuklarda kekemelik tarzı konuşma bozuklukları görülebilir.
Dil-Konuşma Terapisi
ile Duyu Bütünleme Terapisinin eşgüdümlü uygulanması konuşma bozukluklarının
daha kısa sürede tedavisini sağlarken, eğitimin etkinliğini de arttırır.